Twilight
Haziran 24, 2009
Kategori: Film İncelemeleri, Gerilim, Kişisel Yorum, Korku filmleri, Ortaya karışık, Romantik
Her zaman güzel bir konu olan vampir edebiyatı her yıl yeni eserlerle güçlendirilmekte. Son yıllarda bu türden nemalanan bir isim de Stephenie Meyer oldu. Ve galasıyla birlikte sinema tarihinin en iyi filmi geliyor dedik. Fakat Twilight o kadar başarılı bir film olmasa da. Gençlere kendini sevdiren Fan yaratan bir film ve 5 kitaplık bir seri olmaya başardı. Bunun üzerine gençlik-korku türünde olan bu filme bir göz atalım dedik.
Konumuza bakacak olursak Bella Swan (Kristen Stewart) annesini bırakıp polis olan babasının yanına, ufak bir kasaba olan Forks şehrine taşınır. Okulun ilk gününde pek de iyi bir etki bırakmayan Şehrin hekiminin küçük oğlu Edward Cullen(Robert Pattinson) ile ilerleyen günlerde nefretten aşka dönen ilişkileri Cullen ailesinin sırrını öğrenince daha da derinleşir. Cullenlar bu güneş görmeyen şehirde insanlara bulaşmadan sonsuz yaşamlarında huzur arayan bir vampir ailesidir. Ancak şehre yeni bir vampir grubu gelmiş ve dost canlısı kasabalıları tek tek avlamaya başlamıştır. Bu grubun en piskopatı James, Bella’nın Cullenlar tarafından sahiplenildiğini anlayınca kızın peşine düşer ve heyecanlı(!!) bir kovalamaca başlar. Filmin son 20 dakikasında başlayan aksiyon aksiyon seven sinema seyircisi ne kadar bu filmden geri itse de sonuçta şuana kadar yapılmış en iyi vampir filmi olduğunu altını çizerek söylemekte fayda var. Sonuçta başrolde oynayan aşıkların gerçek hayatta sevgili olmaları romantik sahneleri gerçekçi kılmış.
Filmin ana karakteri Bella’yı oynayan Kristen Stewart çok yerinde bir seçim. İlk bakışta vurulacağınız bir güzelliği yok. Normal bir genç kız. Romanda verilen sakar kız imajını da çok iyi yansıtıyor. Onun için ona bir tebrik lazım. Robert Pattison’da oyunculukta Kristen’dan geri kalmıyor. Özellikle onun seçilmesini kızları sinemaya bağlamaya çalışma hareketi olarak görüyorum özellikle 16-17 yaşındaki kızların bağırtılarınıda duymak mümkün.
Twilight’da da gün ışığına çıkma olayı değiştirilmiş normalde gün ışığında yanan vampirler güzellik maskeleri düşen ve gerçek yüzlerini gösteren yaratıklara dönüştürülmüş. Ama bence gayet güzel olmuş ki klişelere takılı kalmaması lazım olan bir filmdi zaten. 373 milyon hasılat yapmış bir film olarak diyorum yılın en iyi iş yapan filmi.Şans vermeniz lazım. Sonuçta gençlere yönelik bir film gençler beğendiyse bize laf söylemek geçmez. Yıldızlı peki veriyorum Alan ile kuzunun aşkına.
Mustafa Türkan
Bugün İnternetinize Yarın Size…
Haziran 17, 2009
Kategori: Dosya Konuları, Güncel Tartışmalar, Kavram - Kuram, Kişisel Yorum, İnternet
Yaşadığımız coğrafyanın internet macerasının ne kadar engebeli, sansürlü olduğunu bilmeyeniniz yoktur. Gün geçmiyor ki yeni bir internet sitesine erişim yasaklanmasın. Durumun saçmalığına ermek için erişime kapanan sitenin sadece bizden saklandığını, tüm dünyaya yayınına devamettiğini söylemek yeterli. Youtube 7 ay sonra açıldıktan sonra 7 saat sonra kapanışını örnek göstermek yeter. Diyorum ki kendimizi ezdirmeyelim bügün internetinize yarın size… Sansürden bahsediyoruz.
Baskının olduğu yerde isyanda olur. Buna göre sansüre göre ayaklanmamız mantıklı diyer yazımda hayvan haklarını savunmak için söyledikleri burada da söylemek istiyorum. Birileri bize rahat hayat vereceğiz derken bizden özgürlüğümüzü ve baş kaldırma hakkımızı almışlar. Sansüre karşı hep birlikte bir vücut gibi olalım.
http://www.sansuresansur.org sitesinden sizde sansüre sansür hareketine destek verebilirsiniz.
mustafa türkan
Bilmem Kime Kızgınım!
Haziran 17, 2009
Kategori: Dosya Konuları, Güncel Tartışmalar, Kavram - Kuram, Kişisel Yorum, Yaşam
Bu başlığı atarken bilmiyordum. Ama nasıl olduysa şimdi biliyorum. Hayvan Hakları savunacıları kızgınım. Belkide hayvan severlere biraz kırgınım.Şimdi soracaksınız neden ki? Hayvanat bahçesi desem. Hayır hayvanat bahçesi yerine ev istemiyorum. Anlamadınız ben hayvanat bahçesi diye bir şeyi icat eden sözde hayvan severlere kızıyorum. Hayvanları yaşaması gereken güzel yerlerden alıyor onları zincirlerin arkasına atıyor. Sözde onları seviyoruz peki sizi bir ayı alıp mağaraya kapatsa nasıl olurdu? Biraz düşününce bana hak verdiniz galiba.
Örnek resimde gördüğünüz beyaz kuzunun dağlarda serbest ve özgürce yetişmesi önemli değil mi? Belki de son zamanlarda birileri bize özgürlüğüm kavramını unutturuyor. Sitem sinema ile ilgili olduğundan şimdi size Vforvendetta filmini izlemeyi tavsiye ediyorum. Bu günlerde özgürlük kavramının anlamı sözlükte okumaktan başka anlam çıkarmayan bir toplum olmuşuz. Kurtuluş savaşında ve 5 mart olayları dünya da bilinen olaylar ama diyorum. Bize hizmet söz verirken özgürlüğümüzü alıp sessiz olmamız söylenmiş. Bırakın sahte hayvan severleri bırakın bu güzel hayvanları özgür. Derin denizlerde yol alsınlar bırakın şarkı söylercesine aksınlar…
Daha bitmedi. Yazım nereye gidiyorsunuz bir de evcil hayvanlar var. Hayvan severler(sözde) çocuklarımıza hayvan sevgisi aşılıyoruz diyerek hayvanları apartmanlara kapatıyorlar. Hayır onlar hayvan sevgisinden daha çok tutsaklığı ve köleliği öğretiyorlar küçücük çocuklarına. Keşke ayılarda onları kafese sokup kendi yavrularına insan sevgisini öğretseler. Bakalım nasıl bir duyguymuş. Ancak öyle anlabilirler. Bunu diyorum bir ihtilal daha lazım. Fransız İhtilalinin yaydığı kavramlar yok olmuş.
Son onlarak kızgınlığımı püskürtmüşken bu sözde hayvan severlerin canlıların öldürülmesi suçtur lafına değinmek istiyorum. Şimdi ne alık var sende çakal diyeceksiniz eminim. Barbunya da bir canlı yerken iyi oluyor değil mi? Şimdi ne oldu sözde hayvcan severler cevaplarınızı beklemekteyim.
Mustafa Türkan (Sözün meclisten dışarı)
Maskelerin Ardına Saklanmış Yüzler
Taşınıyorum
Bu ay yeni evime taşındım. Sıkılmıştım eski mekandan şöyle ışık giren,nefes alınan bir yere ihtiyacım vardı. Eskim evim dar geliyor sığmıyordum. Burdan çıkınca ne kadar rahatladık bilemezsiniz. Şimdi 2 balkonlu bir yerdeyiz. Bir balkon kapılı,hasır minderler koyacağım oralara.çiçekler ekeceğim bahçeye. Evet 2 katlı dubleks bir ev buldum. Hemen satın alma fırsatını kaçırmadım. Evi son derece beğendim. Arka bahçesinin bir tarafını tahtalar ile çevirdim. Galiba domates ekeceğim. Aslında biberde ekebilir. Haşerelerde var ama böcekleri toprağı eşelermiş onları öldürmeyin dediler. Toprağın hava alması için önemli bir faktörmüş bu ama örümcekler ve sinekler toprağı eşelemez onlara en yakın zamanda ilaç sıkacağım. Bu arada hiç kene bulamadım. Aman olmasın zaten. Odaları da geniş rahat rahat yazı yazacağım galiba. Birde tehta merdiven var. çok dolanbaçlı ama çıkardığı gıcırt sesleri çok hoşuma gidiyor. Acaba bir gün kırılırda düşer miyim?
Terasınada baktım. Biraz elim değerse orasıda güzel olacak. Sonra orada uyayabilir. Ve günümü gün edebilir. Çok güzelde güneş alıyor. Ama güneş kremim kalmamış almam lazım. Pişmiş tavuğa dönmek istemem. Hem yanıkların acısını benden daha iyi kim bilebilir. Kimseye ihtiyacım yok benim havaya,suya birazda ışığa ihtiyazım var. İnsan başka ne istesin ?
Çok güzel resim çizerim bu arada
Mustafa türkan
İstismar Sineması
Haziran 17, 2009
Kategori: Dosya Konuları, Film İncelemeleri, Gerilim, Giallo, Gore Filmleri, Kavram - Kuram, Kişisel Yorum, Ortaya karışık, Sinema Nostaljisi, İstismar Sineması
Yakında Soldaki Son Ev sinemaya girerken şöyle 70’lere bir seheyat edelim. Ve istismar sinemasını yerinde inceleyelim.
Blaxploitation: 70’lerin soul ve funk katkılı siyahi istismar filmleri. Çoğunluklar özgürlükiadlete ve miliyetçilik kavramanlarınla siyahlara ulaşmaya çalışan bir film türüdür. Bana kalırsa en iyi örneğide braculadır.
Geceyarısı Sineması: İstismar sinemasına ciddi bir şekilde eğilen, türün ustalarına ve “başyapıtlarına” dair inceleme yazılarına yer veren tek yerli yayın. Yakın zamanda mezarından dirilip yeniden okuyucusuyla buluşacağı söyleniyor.
Bu arada Rodrigez ve Tarantinonun İki film birlikte sinemayı kana buladıkları eğlenceli kült filmlere gönderme yapan filmleri unutulamaz. Özellikle de ölüm geçirmez ve dehşet gezeni. Peki ya grındhouse ne demektir? Kalçaları biribirine sürterek dans etmek anlamınada geldiği biliyormuydunuz? Şimdi öğrendiniz.
Konumuzdan konuya nasıl başladıysak öyle devam edelim. Şimdi İstismar sinemasının alt türleri incelemk lazım.
► Giallo, İtalyanca sarı anlamına gelen bu kelime, İtalya’da bir dönem sarı seri olarak basılmış olan ucuz (pulp) polisiye/dedektiflik hikayelerinin bolca vahşet ve kan eklenerek sinemaya uyarlanmış haline verilen isimdi. Eurotrash gerilim olarak da bilinen türün en önemli yönetmeni Dario Argento olmasına rağmen bilinen ilk örneği, Mario Bava’ nın La Ragazza Che Sapeva Troppo (1963) filmidir. Ülkemizde içine biraz da seks öğeleri katılmış giallo türünde filmler de çekilmiştir.
►Snuff, bir insanın kamera önünde gerçekten öldürüldüğü iddiasında olan filmlere verilen isimdir. Ama gerçek bir örneği henüz bulunmamaktadır. Deep River Savages (1972) hayvanların gerçekten öldürüldüğü, kanlı vahşet görüntülerinin yeraldığı bir film olarak bu türe yakın bir filmdir. Türün en iyi bilinen örnekleri, uzun bir süre snuff olduğu zannedilen ve Blair Witch filmine de esin kaynağı olan Rugerro Deodato imzalı Cannibal Holocaust (1980) ve film yapımcıları Gualtiero Jacopetti ve Franco Prosperi’ nin sonradan shockumentary (şok edici belgesel) olarak adlandırılacak olan gerçek görüntülerden derleme Mondo (İtalyanca “dünya”) serisi filmleri Mondo Cane (1962) ve Face of Death (1978) filmleridir.
► Gore, kanın su gibi aktığı filmlere verilen genel isimdir. Vahşi cinayetlerin bol kanlı biçimde beyazperdeye yansıtıldığı bu türün bilinen ilk örneği, gore türünün babası Herschell Gordon Lewis’in Blood Feast (1963) filmidir. Dario Argento’ nun afişinde “Bu filmin son 12 dakikasından daha korkunç birşey varsa o da ilk 92 dakikasıdır” tümcesi yazan Suspiria (1977) filmi ve Zombie Holocaust (1979) gore türünün en bilinen filmleridir. Yine Tarantino’nun kankası Robert Rodriguez’le birlikte kotardığı From Dusk Till Down (1996) Tarantino’nun alt türlere olan tutkusunun bir ürünü olarak gore türüne örnek gösterilebilecek bir film olarak Tarantino filmografisindeki yerini almıştır.
► Eurotrash, Avrupa yapımı çöp filmlere verilen bu isim, genel olarak gialloları, gore filmleri, İtalyan zombi filmlerini kapsayan genel bir ifade olarak kullanılıyor.
Genel olarak alt türler bu şekilde tanımlansa da bu türlerin dışında kalan filmler de var. Uyuşturucu, değişim geçirip canavarlaşan hayvanlar, nudizm, eşcinsellik, işkence için kullanılan ev aletleri, naziler, bilim-kurgu temaları, cinsel hastalıklar, kadın hapishaneleri, zombiler ve akla gelebilecek bilimum manyaklık istismar filmlerinde kullanılan diğer temalardan bazıları. Seyirciyi salona çekmek için abartılı film sloganları kullanmak, film afişinde X ibaresine yer vermek istismar sinemasının diğer silahlarından bir kaçı.
Mustafa Türkan
Fanatiklik Böyle Bir şey
Benden size nasiyat fanatik olmayın. Çok kötü bir şey. Peki ne fanatikliğinden bahsediyorum. Oyun fanatikliği desem. Evet anladınız. Eski fanatikliğimi hatırlıyorum. Anne,baba ve ya dedemizden para koparır sonra bunları gider internet kafelerde harcardık. Peki ya internet kafelerin açılışından beri en çok neyin fanatiği olurduk. Cevap herkesin tahmin edebileceği gibi;Counter Strike
7 Delikli Tokmak Bunu Bilmeyen Ahmak
Haziran 16, 2009
Kategori: Dosya Konuları, Güncel Tartışmalar, Kişisel Yorum, Yaşam
Yazıma bu sefer bir bilmece ile başlamak istiyorum. Söyleyin bakalım. 7 Delikli tokmak bunu bilmeyen ahlak nedir bu? Hımm evet doğru bildiniz tabii insan. Fakat şimdileri 7 deliklimiyiz yoksa 100 delikli mi bunu düşünmek lazım. İnsanlar istanbul sokakları gibi kendilerini delik deşik yapıyorlar. Ya anladınız demek… Evet bende lafı tam da İstanbul’un sokaklarına getirmek için bu kelimeleri kullandım. Siz de biliyorsunuzdur,istanbul’un sokakları eskiden böyle miydi? Ne düzgün ve akıl alıcı bir şehirdi. İstanbul’u gören başkentler kıskancıdan ağlardı. İnsanları mesut dertsizdi. Fakat o güzelim sokaklara neler oldu?
Delik deşik İstanbul sokakları var. Bir tarafı geliştirilirken sanki bir tarafı unutulmuş. Bütün insanlar nefretleri,kıskançlıklarını ve dertlerini oraya kusmuşlar ya da matkaplarla delik deşik etmişler. Bakıyorum bir zaman tablolardaki gibi güzel İstanbul şimdi neler de? Çocukluğumla birlikte uçmuş mu bu diyarlardan,yoksa tutamamış mıyız elimizde? Peki ya İstanbul 2010 kültür başkenti olmayı hak eden bir şehir mi? Şehirimizin kültür başkenti olması güzel ama hesas sorusu hak edip etmemesi. Cevap sizin Bir zamanların güzeller güzelini hastalandı mı?
Mustafa Türkan
Masallarda Yaşamak
Yine lafı nerden nereye getireceğim. İnsanlara bakıyorum hepsi gerçeklerden uzaklaşmış,yaratıkları masal dünyalarında yaşamaya çalışıyorlar. Fakat bunun yanlış olduğunu düşünemiyorlar. Çünkü hayaller dünyası ilk önce onlara şefkatli bir anne kucağı gibi dursa da bir süre sonra kişi gerçek dünya ile karşılaşmak zorunda kalınca ne kadar yanlış yaptığını görüyor. Çünkü kişi masal dünyasında yaşarken yaşadığı gerçek dünyayı unutmaya başlıyor. Başlarına kötü bir şey gelince beyaz atlı prensleri gelecek sanıyor. Bilmiyorlar ki beyaz atlı prens kendileri aslında. Masallar onları kandırıyor. Biraz düşünmek lazım değil mi?
Biraz düşünün yolda bir sihirli lamba buluyorsun. Ovalayınca içinden cin çıkıyor. Çıksa bile akıl mantık var. Onu sonuna kadar dinler misiniz? Yoksa arkanıza bakmadan kaçar mısınız? Hadi dinlediniz diyelim. Dilek olarak muhtemel iş dileyeceksiniz? Cinde böyle özel güç olsa neden sihir lambanın içinde yaşasın. Kendine bir saray yapar. Kimsenin dileğiyle uğraşmazdı.
Peki ya büyük annenizi ziyaret ediyorsunuz? Bir kurt büyük annenizin kılığına girmiş. Onu görünce yok kulağın neden büyük,ağzın neden kocaman gibi sorular sorarmıydınız? Tabiki de hayır. Saçma gelmiyor mu? Ama yanlış anlaşılmasın masal okuyun,dinleyin ki yaratıcılığınız artsın. Ama masallardan medet ummayın. Onlara körü körüne bağlanmayın. Size bir dost gibi dursalarda aslında size kelepçede vurabilir masallar…
Masallarda yaşamak yazısı Mustafa Türkan tarafından sineyorum sitesi için yazılmıştır.
Mustafa Türkan
Korkusitesi.com Özel Tavsiyemiz
Haziran 15, 2009
Kategori: Dosya Konuları, Haber - Etkinlik, Kişisel Yorum, İnternet
Daha önemlisi sitede asla rahatsız edici kötü içerik bulunmuyor. Korku sitesini size özellikle öneriyoruz
“Önce korkarız, sonra korkulacak şeyi yaratırız, korku varoluşumuzdan daha eskidir.“
Türkiyenin En iyi Korku sitesine Bekleriz
Mustafa Türkan/sineyorum yönetici